01/2021
Sürümden kovulalı kaç gece oldu bilmiyorum. Kokularını hala alır gibiyim koca ormanda. Gençliğimin kestane ağacı belinden kırılıp yanında biten yeni çamın tepesine yığılmış. Su içmeye iniyorum, mezarının altında ağlayan çaya. Dikenli böğürtlen dalları tenimi gıdıklıyor. Şu karanlık yüzde kimin tam karşımda duran, her an hasmını öldürecekmiş gibi korkunç.
‘‘Dorgoo…’’
Kıpırdayan toprağın homurtusunda telaşa kapıldı ayaklarım. Suya düştüm devrilip.
‘‘İkimiz de kör sayılırız artık eski dostum.’’ dedi yeni sarsıntı.
‘‘Seninkilere ne oldu?’’ Başıma birkaç yaprakla kestane düştü, şimdi de ben homurdandım.
‘‘Bir hastalık türedi toprakta, kötülük kol geziyor Dorgo. Hissedebiliyorum onları, dostlarım uzaklardan bağırıyor. Geliyorlar… Senin için geliyorlar Dorgo… Eskisi kadar güçlü ve çevik olmadığını biliyorlar. En zayıf olanı…’’
‘‘Ben zayıf değilim!’’
‘‘Dorgo! Beni dinle…’’
‘‘Ne? Kim konuşuyor? Dinlemiyorum!’’ Homur…homur…homur…homur…
Okumaya devam et “Bir Son Yalnızlığı”