Mashera

2008

Pespembe bir yolda yürüyordu, gün doğarken. Adı…

– Adım Tatlı Pembe!

Evet, sarı, kırların düğünü kadar şen kokan saçları vardı, boynuna uzanan ve de kıvırcık…

– Adım kuytularda yetişmiş nisan yemişinden gelir, sessizce açan, Mashera çiçeğidir…

Evet. Gözleri, bir okyanus temsili, geleceğin mavisini fısıldar, dudakları kelam okuyan, arp çalan, birer huri selamı…

– Gerçekten, bu böyledir. Ya da güneş öyle söylemiştir. Ama o yeterince suskun. Ben daha az fedakar Ay`a bakmayı yeğlerim. Ama onu görmek, bilmekten zor olsa da, şimdi yükseliyor adı taşlara yazılı…

Üzgünüm, daha fazla anlatamam bu kızı… Kendisi olsa olsa bir mart yıldızı. Hani o küsen kendinden geçmiş, viranelerden değil. Ama hep bunu söyler durur…

Okumaya devam et “Mashera”

Bitmeyen Hikâye III – Hiçlik

06/2007

Ormanda Bir Yer

(Ormanda bir yer, aslında taş yolun bitimi ve uzun oklava şeklindeki balık pulları gibi kabukları olan ağaçlardan bir orman. Taş yol ve patika yolun birleşimi olan bir orman yolundayız. Gözlerimizi kapatalım… Aslında başta kapatmamız gerekiyordu… Şaşırtmaca yaptım bir çeşit, aynen şimdi kullandığım gibi bir devrik cümle ya da ruhi bir beyit… Aksa kuşlarının ötüşleri çınlamakta şu an bu ormanda, ne kadar huzur verici ve ne kadar gülümsetici. Ortalıkta ne maymunlar, ne de yırtıcı bir aslan bulunmakta… Ve sükûnet yavaştan bozulmakta…)

Okumaya devam et “Bitmeyen Hikâye III – Hiçlik”

Bitmeyen Hikâye I – Başlangıç

2006

RİMUNU`NUN ODASI

…Gözlerini açtı…

(Mavi ve yeşil renklerine bürünmüş kanatları ile çırpındı Rimunu.)

Rimunu: Öf ya !.. Yalnızım!..

(Bibloya.)

Rimunu: Biliyor musun? Bugün güneşle bir oyun oynadım.

Biblo: Yaaa?!

Rimunu: Evet! Bir çeşit saklambaç… Önce o durdu ve saydı, ben saklandım inlere, sonra ben saydım o kaçtı derinlere… Ve biliyorsun, o saatten beri de görünmüyor.

Biblo: O halde ne yapmalı?

Rimunu: Bilmem? Yine de kendim olma duygusunu yitirmediğime seviniyorum.

Biblo: Neden? Neden?

Rimunu: Meraklı biblom benim! Hala uçabiliyorum tabi ki! Sayısız derenin üstünde, tarlaların, otların, çiçeklerin dibinde uçuyorum, siz soğuğun işlediği bardağın buğusuna bakarken… Ayrıca biliyor musun?

Biblo: Neyi? Neyi?

Rimunu: Buğularda kendini göremezsin!.. Değil mi?

Biblo: Bilmem?

Rimunu: Uf! Çok sıkıcısın! Sakin…

(O sırada Rimunu’nun kız arkadaşı Fini odaya girerek lafını kesti.)

Okumaya devam et “Bitmeyen Hikâye I – Başlangıç”

Gölge

Ekim, 2008

Hey, beni duyan varmı?

Duyan var mı?

Dürt me beni, senin sesinle konuşuyorum,

Senin sesinle, senin isteğinle yalan mı?

Ozan aşkla arar güzeli

Ve haykırır sonunda yaşadığı dehşeti, girdiği düello da.

Çünkü bir savaştır aramak güzeli.

Ama ben, senin gibi tiksindiğim kalabalıkta yalnız olmayı dileyemem,

Dileyemem, bu yüzden lütfen dürtme beni.



Hey, beni duyan var mı?

Duyan var mı?

Boşa çaba gerçekte senin uğraşın.

Belki de onlar da öyledir…

Her biri ayrı çözülmezdir,

Kişiliklerin ve anlaşılmama perdesinin arkasına saklandıkça,

Açığa vururlar ne olduklarını.

Gezgin ruhunu büyük bir kumara hapsetmiş değil misin sen?

Ne yapacaksın, konuşacaksın derdinle, benle,

Konuşacaksın elbet benle, derdinle, herkesle.

Yoksa yazık ayrıntılarına, haykıracaksın yenik sonunda…

Oysa ki, gerçek değeriyle görsen sokaktaki kişiyi,

Durup bir yerde seyretsen önünden geçenleri…

Aşmak gerek bu duvarı, aşamanın önüne geçilmezce dikilen,

Yenmek gerek bu yanılgıları.

Yoksa gün gelir, hiç olmayacaklara inanırsın.

Aptalca bir umut kaplar içini,

Gözlerinde sorumsuz bir parıltı,

Olanaksızı doğal hakkın sanırsın.

Okumaya devam et “Gölge”

© U. U.

error: