Cadı

Tüm bu sessizliğin mimarıydı gece. Bilge baykuşun bilgeliğin ağacında tünediğini görebiliyordum. Ona yaklaştıkça uzaklaşıyordu sanki taşlaşmış bedeni. Ama temizlemem gerek biliyordum. Temizledim acılarımı ve ona doğru odaklandım. Bana baktı baykuşun gözleri, bu görüşmeyi onaylar gibi. Huzur dolu bir sessizlikle uçtu. Ağacın dibine geldim ve avuçlarımı toprağa daldırdım. Tıpkı sahillerdeki sevimli Babil kumları gibi dağılıyordu ellerimde kum. Onu aradım. Doğduğumdan beri bulmam gereken o kitabı. Çünkü oydu benim yargıcım. İşte ellerimde Tutulmayan Sözler Atlası… Yavaş bir çıtırdama ile esnedi bilgeliğin ağacı, gülümsüyordu cadı. Beni izliyordu en başından… Biliyorum, çoktan tanışmıştık. Biliyordum onu unutup hatırladığımı. İşte o an sırt çantamı bıraktım yere ve açtım kitabı…

İlk Efsane

11.10.2505

Kayıp olduğun yerden çıkma vakti. Uyanma vakti bir tanem… 

Kalabalık karaltılar silsilesi bataklığın ardını sarmıştı kendime geldiğimde. Kargalar yükseliyor, hem de binlercesi, bu otlaklar kullanılmıyor besbelli. Sadece hayvan leşleri… Arkamda çöpleri öğütmeye götüren barmaidi fark ettim. Bana dikkatle bakan, aynı kızdı. Kuşların uğultuları sardı bir anda, ne olduğunu anlayamadan olduğum yere çöktüm ve uzaklaşmalarını izledim. O anda onların karga değil kapkara baykuşlar olduğunu anladım. Böyle davranmalarına anlam verememiştim. Bir anda kız dibimde belirdi. 

Okumaya devam et “İlk Efsane”

Sessizlik

2015

0 db olduğunu duymuştum ormanın sesinin. Bir insanın duyabileceği minimum düzey ses bu ormanın sesiymiş. Daha ötesi için düş kulaklığı lazım olmalı. Yoksa sessizliğin ötesi bireyin damarlarında akan nehrin, göğsünde patlayan volkanın gürültüsünden sağır olmasına yol açacaktır.

İşte O An

2015

Gecenin başlangıcını pek severim. Hele birde medeniyetten uzaksak… Orman sanki uykusunda sayıklayan birini anımsatır ve gürültüye başlar o vakit. Rüzgârın uğultusu, dalların ve yaprakların esnemesi, diğer ev sahiplerinin uyanışı, tüm bunlar gecenin habercisi gibi. Aksi takdirde gece gece olmazdı kanımca.

Okumaya devam et “İşte O An”

Mutluluk Tapınağı

03/2016

Kendimizi bir savaşçıya benzetiriz oysa savaştan nefret ederiz. Bu ölümü durdurmak için birkaç kişiyi öldürmeye benzer. Aslında durum biraz farklıdır. Çünkü bir şeyi istemekle umut etmek ayrı yaşantılar doğurur. Savaş arenasında kendi varoluşumuzun en temel taşını ararken evrenin temel kanununu en baştan koyarız. “Barış gerekli”, “Herkes mutlu olsun” deriz. Kendimiz mutluluğu bir türlü bulamayız, hep kendi savaşımızdan dertleniriz. Oysa kendimizle barışmayı hiç düşünmeyiz. Çünkü kazanılacak bir zafer bize barıştan çok daha cazip gelir. Lakin asıl zafer barışın kendisidir.

Okumaya devam et “Mutluluk Tapınağı”

İkiler Aynası

03/2017

“Göğün derinliklerinde yine bir ses var, durgun havayı heybetle saran. Şeytanla meleğin dansı der buna birkaç dilsiz ozan”. Tüm bilgeler arasında çok azı İkiler Aynası’nı bilir. Bunlar lanetli Zühre’nin dev aynası gibi ne sevdiceğini gösterir ne de rüyalarda gezen Mashera’nın aynası gibi geleceği. İkiler aynasında tıpkı hayatta da olduğu gibi bir hakikat vardır bir de yalan. Hikâyesinin yaratılıştan öncesine ulaştığı söylenir. “Yaşlı, bastonuna dayanmış, yorgun bir savaşçıdır zaman. Onun bile çocukluğu gençliğiyle harp edermiş durmadan”.

Okumaya devam et “İkiler Aynası”

Maskın Ötesi

Güneş söndü… Ölüm bile kendinden geçmişti o gece. Peşime takıldı kasırgalar.. Sana ulaşmaya koyuldum. Karşına dikildiğimde adını yitirmişti korku. Artık bana aittin Rye.

Sonsuzluk Barı

Üç başlı mızrağın altında yatan tanrı Ouga, mızrağın sahibi insan savaşçı Dshela. Alışık olunmayan bir tabloydu bu. Kapitalizmin yok oluşunu simgeliyordu besbelli. Tablonun dört bir yanına sıçramıştı tanrı kanı, simsiyah petrol gibi kaplamıştı tablonun çehresini.

© U. U.

error: