
Bakışlar çoğaldıkça koltuğuna daha da gömülüyordu. Şaşkınlığın yerini alan meraklı yüzlerin arasında bir rulban bile vardı. Bu antika robot ahşap kollarıyla kafesli balkonda ufacık görünüyordu. Uzunca bir bulvarın başında kırk beş derece kavis çizdikten sonra emniyet şeridine iyice yaklaşarak çizgiye yerleşen araba sinyal aracını takibe başladı. ‘‘Tüh,’’ dedi ellerini göğsünde birleştiren Namina. Muzip bir ifadeyle alt dudağını ısırarak, sinmiş haldeki torununa kısa bir bakış attıktan sonra ceketini ve dağılmış saçlarını düzeltmeye başladı. Ahleksiyanza acıklı bir yüzle önlerinde uçan kutuya dikti gözlerini. Küçük araç tiz bir çığlığa benzeyen kornasıyla adeta ‘‘Biz buradayız! Bize bakın! Ne kadar da aptal görünüyoruz değil mi,’’ der gibi sinyal veriyor arabaları da benzer bir ritim tutturarak farlarını yakıp söndürüyordu. Namina telaşla düşürdüğü çantasını aradığı esnada havalandırma paneline vurduğu başını ovarken, yumruklarını sıkan Ahleksiyanza ise kabusundan uyanmak isteyen bir iç sesle, yalvarırcasına ve belki işe yarar umuduyla tekrar tekrar ‘‘Ne olur bitsin, ne olur bitsin, ne olur bitsin,’’ diyordu.
Okumaya devam et “Başlangıç: Akademia de Amoryum”